İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 17.02.2025 tarih ve 26 sayılı yazısına konu STAR TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 30, 31.01.2025 ve 03, 04, 06, 07.02.2025 tarihlerinde saat 13:00’te yayınlanan “Zahide Yetiş ile Yeniden Başlasak” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, STAR TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta kayıp kişilerin aranması, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, aile bireyleri arasında yaşanan sorunlar gibi konular konunun tarafları, tanıkları ve konu hakkında çeşitli uzmanların görüşleri ile birlikte ele alındığı hafta içi her gün canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Zahide Yetiş'in yaptığı, Makbule adlı konuğa pek çok kişinin evlenmek amacıyla talip olduğu "Zahide Yetiş ile Yeniden Başlasak" adlı gündüz kuşağı programının 30.01.2025 tarihli bölümünde canlı yayına telefonla bağlanan Remzi adlı bir kişi Makbule Hanım’a çiçek yollamış ve kendisine talip olmuştur. Makbule Hanım da Remzi Bey ile görüşebileceğini söylemiştir. Makbule Hanım’ın eski eşi Adem’in torunu telefonla bağlanmış ve Makbule Hanım’ın iddialarının doğru olmadığını, Makbule Hanım’ın Adem Bey ile evli olduğu dönemde geceleri evden kaçtığını ifade etmiştir. Programa telefonla bağlanan eski eşi, Makbule Hanım’ın kendisine yakın zamanda 10 tane mutluluk resmi attığını ifade etmiş, Makbule Hanım ise “hayat benim hayatım, seni ne alakadar ediyor” şeklinde cevap vermiştir. Daha sonra Makbule Hanım’ın eski kocasının şimdiki eşi telefonda Makbule Hanım’ın, eşini rahatsız etmesini istemediğini söylemiştir.
31.01.2025 tarihli bölümünde canlı yayında Remzi adlı bir kişi Makbule’ye hediye göndermiş ve telefonla bağlanarak onunla konuşmuştur. Remzi Bey’in fotoğrafı ekrana yansıtılırken, alt bantta “Makbule 13. kez evlenecek mi?” yazısı yer almıştır. Makbule, Remzi’ye “Emekli misin, evin var mı, kaç kardeşsiniz?” gibi sorular yöneltmiştir. Daha sonra Orhan Bey yayına katılarak Makbule Hanım’a talip olduğunu söylemiştir. Ardından ismini vermek istemeyen bir kişi de yayına bağlanarak Makbule’yi Niğde’den tanıdığını, kendisinin yalancı olduğunu, Yılmaz adında birine işkence ettiğini ve onu bıçakla kovaladığını iddia etmiştir. Bu sırada Makbule, “Sefam olsun, canıma değsin, oh ettim sefam olsun, o beni bıçakladı.” diyerek oynamıştır. Bir başka kişi yayına bağlanarak, Makbule’nin Bilal adında biriyle yaşadığını söylemiştir. Zahide Yetiş’in “Bir hafta siz bu adamla bir şey mi yaşadınız?” şeklindeki sorusuna Makbule Hanım birliktelik yaşadıklarını ve bir hafta imam nikâhlı olarak evli kaldıklarını söylemiştir.
03.02.2025 tarihli bölümünde Remzi Bey programa telefonla bağlanmış ve Makbule Hanım’ın akrabaları ile görüştüğünü ve stüdyoya gelmekten vazgeçtiğini ifade etmiştir. Daha sonra Burhan Bey programa bağlanmış ve Makbule Hanım ile evlenmek istediğini söylemiştir. Burhan Bey Makbule Hanım’ın dişlerini yaptırırsa çok sevineceğini ifade ettikten sonra “Yukarıdan ısırmayı yapabilir misin, yapamaz mısın?” şeklinde bir soru sormuştur. Makbule Hanım (gülerek) “Anlamadım” dedikten sonra sunucu (gülerek) “Yani yemek yerken, Allah’ım bu nedir böyle. Reklama gidiyoruz reklam.” diyerek reklama gitmek isterken Makbule Hanım gülerek “Estağfurullah tövbe” şeklinde bir söylemde bulunmuştur.
04.02.2025 tarihli bölümünde Makbule Hanım’ın talibi Remzi Bey yayına telefonla bağlanmış, pişman olduğunu ve Makbule Hanım’a yeniden talip olduğunu ifade etmiştir. Telefonla bağlanan bir kişi Makbule Hanım’ın kendisinin yakın bir akrabası ile evlenmek için Antalya’ya gitmek üzere bilet aldığını ve bilezik istediğini söylemiş, Makbule Hanım ise iddiaları reddetmiştir.
06.02.2025 tarihli bölümünde Makbule isimli şahsın eski kocalarının yakınları canlı yayına telefonla bağlanarak Makbule’nin yalan söyleyerek para topladığını ve dolandırıcı olduğunu ifade etmektedir. Tahsin isimli bir şahıs canlı yayına telefonla bağlanarak eş aradığını, Makbule ile tanışmak istediğini söylemektedir. Zahide Yetiş ise eğer Makbule isterse Tahsin’in telefonunu vereceklerini ifade etmiştir. Makbule’nin taliplerinden Remzi canlı yayına telefonla bağlanmış, Makbule ise Remzi’yi stüdyoya davet etmiş Remzi de geleceğini söylemiştir.
07.02.2025 tarihli bölümünde programa canlı telefon bağlantısı ile Makbule Hanım’ın 37 yaşındaki oğlu İsmail Bey bağlanmış ve annesinin kendisini 5 yaşında terk ettiğini söylemiştir. En son askerdeyken kendisini gördüğünü ifade etmiştir. İsmail Bey’in “Senin alnının ak olduğu hiçbir noktada ben yokum farkında mısın?” şeklindeki sözlerine Makbule Hanım “Oğlum bir değil, ocağım kör değil, giden gitmiştir, benim için bitmiştir.” şeklinde cevap vermiştir. Makbule Hanım “9 ay karnımda taşıdım, hiç vermediysem süt verdim sana.” şeklindeki sözlerine İsmail Bey “Sen bana sütünü haram et o zaman” şeklinde karşılık vermiştir. Makbule Hanım ise “Sütüm sana haram olsun, zehir zıkkım olsun” demiştir. İsmail Bey, annesinin babasını aldattığını gördüğünü söylemiştir. Daha sonra Mahmut isimli bir ihbarcı programa bağlanmış ve Makbule Hanım’ın kendisini iki sene oyaladığını ve para çektirdiğini söylemiştir. Makbule Hanım’a talip olarak gelen Remzi Bey yan stüdyodan Makbule Hanım’la konuşmuştur, bu sırada Remzi’nin eski nişanlısı Nimet Hanım yayına bağlanmış, Remzi Bey’i uyarmak için Makbule Hanım’ın dolandırıcı olduğunu söylemiştir. Daha sonra Nimet Hanım Remzi Bey’e 3 yaşında bir çocukları olduğunu söylemiştir. Remzi ise çok şaşırmış, hamilelikten haberi olmadığını söylemiş ve koşarak stüdyoyu terk etmiştir, Makbule Hanım da taliplisini yakalamak için stüdyoyu terk etmiştir.
Tarihsel gelişim süreçleri içerisinde her toplumda genel kabul gören birtakım düşünce ve kurallar vardır. Toplumda hazır olarak bulunan ve toplumun ortak duygu ve düşüncelerini yansıtan bu düşünce ve kurallar, toplumsal değer olarak şekillenir ve nesilden nesile aktarılır. Toplumsal değerler, toplum düzeninin devamlılığı için çok önemli olduğu gibi aile, din, hukuk, eğitim ve ekonomi gibi kurumlar da toplumsal değerin etkisi altında şekillenmektedir.
Değerler, toplumun bütün özelliklerini etkileme ve belirleme gücüne sahiptir. Bu sebeple değerler toplumun heyecan ve duygularına hitap ederek toplumsal düzenin korunması ve sürdürülmesini sağlar. Değerlerin bu özelliği toplum üzerinde bir denetim mekanizması da oluşturmaktadır. Nitekim toplumsal değerler, bazı durumlarda toplumsal düzeni sağlayan yazılı kurallardan bile daha etkili olabilmekte ve yasaların hazırlanmasında da bu değerler önemli bir gösterge olmaktadır. Bir toplumun devamlılığı için büyük öneme sahip olan değerler sistemi, milli ve manevi değerlerden oluşmaktadır. Vatan, bayrak, tarih bilinci, kültür, dil, marş gibi unsurlar milli değerlerimizi; aile, ahlak, din, yardımseverlik, misafirperverlik, örf, adet, gelenek-görenek, saygı, namus, hoşgörü gibi değerler ise manevi değerlerimiz kapsamında yer almaktadır.
Milli ve manevi değerlerin benimsenip gelişebilmesi için ülkemizdeki toplum yapısı itibariyle toplumun en önemli ve en temel bileşeni olan ailede bu değerlerin yeşermesi, biçimlenmesi ve bireyin hayatında, anlam dünyasında kendine yer bulması gerekmektedir. İşte bu yüzden olsa gerek “milli ve manevi değerler” ibaresiyle “aile yapısı” kavramları birçok yerde beraber kullanılmaktadır. Ahlâk kavramı ise insan ilişkilerinde zaman ve mekâna göre değişebilen nitelikte olmakla birlikte hukuk düzeni tarafından daha objektif anlamlar verilebilmektedir. Bu bağlamda genel ahlâkı “Belirli bir zamanda, bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlâk kurallarıyla ilgili davranışları gösteren değer yargıları toplamı” olarak tanımlamak mümkündür.
Aile kurumu ise insanlığın başlangıcından bu yana sağlıklı bir toplumsal hayatın ontolojik temeli olarak toplumsal kurumlar arasında büyük öneme sahiptir. Kişilerin yaşamlarını idame ettirdikleri ilk sosyal çevre olmasıyla birlikte aile, insanı topluma ve hayata bağlamaktadır. Böylelikle aile, toplumun sürekliliğini sağlamaktadır. Aile, çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, erkek veya kadın herkes için en doğal ve temel sığınaktır. Fertler, toplumsal hayata ilk olarak ailede hazırlanırlar. Aile kurumu toplumun en doğal ve temel birimi olup ailenin toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahip olduğu hususu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 16 ncı maddesi başta olmak üzere, evrensel düzeyde kabul gören birçok insan hakları metninde yer almaktadır. Anayasamızın 41'inci maddesine göre de "Aile, Türk toplumunun temelidir." Sadece mevzuat bağlamında değil, değerler hiyerarşimizde de ailenin korunması ve aile bağlarına ihtimam gösterilmesi en üst sıralarda yer almaktadır.
İnsanların yetişmesinde, bedensel ve ruhsal gelişimlerinde, toplumsal ya da bireysel değerlerinin oluşmasında, uygulanmasında ve yeniden üretilmesinde aile önemli rol oynamaktadır. Toplumun gelişmesi bireylerin sağlıklı iletişim barındıran bir aile hayatının olmasıyla ilişkilidir. Bu nedenle, aile kurumu gerek anayasal gerekse genel ve özel kanunlar çerçevesinde koruma altına alınmıştır. Hukuk sistemimizde de Anayasa, Medeni Kanun, Ceza Kanunu olmak üzere genel nitelikli kanunlarda aileyi koruyucu hükümler getirilmiştir.
Konuyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesinde özel bir hüküm yer almakta olup şu şekildedir: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır”.
Belirtmek gerekir ki aile kurumu bireyin sosyalleşmesi, güven kazanması, kişiliğinin şekillenmesi ve kültürel kimliğini içselleştirmesi konusunda en önemli toplumsal unsurdur. Aile ayrıca, toplumsal değerlerimizin ve kültürel kodlarımızın sürekliliğini ve bunların benimsetilmesini ve nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda aile, toplum için vazgeçilmez bir önem arz etmektedir. Aile kavramının içinin boşaltılması sonucu temel fonksiyonlarını yerine getiremeyen ailelerin, o toplumun içten içe zayıflamasına ve sonunda bütün toplumun etkileneceği bir toplumsal savrulmanın oluşmasına neden olacağı açıktır. Unutmamak gerekir ki güçlü ve sağlıklı bir toplum ancak güçlü ve sağlam temeller üzerine oturtulmuş aileler ile mümkün olacaktır. Bu açıdan aile kurumunun zayıflaması genel olarak değerlendirildiğinde toplumun da zayıflaması ve dönüşmesi anlamına gelmektedir.
Toplumların teknolojik, sosyal veya kültürel vb çeşitli açılardan yaşadığı modernleşme süreci her şeyden önce ailenin mahremiyetini dönüştürmektedir. Aileyi alenileştirerek kamusal olguya çevirmektedir. Son yıllarda aile ile ilgili “mahrem” konuların televizyon ve gazetelerde yer alması, bu açıdan çarpıcı örnekler meydana getirmektedir. Aile içinde şiddet, boşanma durumları, aşk ilişkileri vb. konular kamuoyu önünde tartışılarak somut kişiler üzerinden ifade edilmektedir. Hatta evlilik konusu ve evlenilecek eşin seçimi de buna dâhil olmaktadır. Eş seçimi, milyonlarca izleyici karşısında gösterilerek ilk flörtler medyatik halde icra edilmektedir. “Mahremiyetin Dönüşümü” denilen olgu, küresel dönemde “mahremiyet patlamasına” dönüşmektedir. Geleneğin sıkı mahremiyet kuralları modernleşmeyle yerini gevşek ilişkilere bırakırken, küreselleşen dönemde kuralsızlıklara savrulmaktadır.
Türk toplumunun değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine zarar veren; aile üyeleri ve akrabalar arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyebilecek nitelikteki çarpık ilişkileri yaygınlaştıran ve evlilik birliğini zedeleyici içeriklerin gösterimi, büyük ölçekte toplumu olumsuz etkilerken medyanın izlenme kaygısı bu şekildeki durumların sunumuna sebebiyet vermektedir. Aile kavramı zaman içerisinde dönüşüme uğramışsa da ailenin, genel ahlakın ve toplumun milli ve manevi değerlerinin korunması ülkemiz için en önemli ilkelerden biridir. Bu bağlamda; kitle iletişim araçları aracılığıyla yayılan mesajlarda yer alan; şiddet, cinsellik, çocuk istismarı, genel ahlak kurallarını zedeleyici söylemler ile olumsuz davranışlar oluşturabilecek her türden yayının denetlenmesi gerektiği ortadadır.
İnsanların sosyalleşmesine, eğlenmesine, haberdar edilmesine ve eğitilmesine yardımcı olan medyanın toplumsal değerleri göz ardı etmeden etik sınırlar çerçevesinde hareket etmesi medyadan beklenen en tabii istek olsa gerektir. Medyanın sorumluluğu, kitle iletişimini yönlendirici gücünden dolayı hukuktan çok ahlaki değerlerden gelmektedir. Ancak, medya, görev ve sorumluluklarını yerine getirirken “meslek etiği”ne özen göstermediği tartışmalarının yoğun bir şekilde yapılmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla toplumun en önemli yapısı olan ailenin ve genel ahlakın korunmasında, toplumun değer yargılarına açıkça aykırılık teşkil etmeyen içeriklerin yayınlanmasında medya mensuplarının da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri beklenmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, toplumsal yaşamın ana unsurlarından olan sevgi, saygı, güven ve bağlılık gibi değerler üzerine inşa edilen “aile” kavramının maddi çıkar doğrultusunda evlilik yapmak veya kısa süreli çok sayıda evlilik yapmak gibi örneklerle değersizleştirildiği, “Makbule 13. kez evlenecek mi?” gibi alt yazılar kullanılarak bu durumun normalleştirildiği, annenin çocuğuna karşı sergilediği olumsuz ve dışlayıcı tutumla çocuk-ebeveyn ilişkilerine yönelik olumsuz bir rol model oluşturulduğu, ayrıca programa telefonla konuk olan kişinin Makbule Hanım’ın dişlerini yaptırırsa çok sevineceğini ifade ettikten sonra “Yukarıdan ısırmayı yapabilir misin, yapamaz mısın?” şeklindeki sorusunun, gerek sunucunun gerekse Makbule Hanım’ın vermiş olduğu tepkilerden de anlaşılacağı üzere müstehcen anlamda kullanıldığı, milyonların televizyon başında olduğu bir gündüz kuşağı programında genel ahlaka mugayir olabilecek söz konusu söyleme yer verilmesinin ve sunucunun ise bu duruma tepki göstermek yerine gülerek karşılık vermesinin sorumlu yayıncılık anlayışı ile bağdaşmadığı, sürekli olarak aile kavramı adı altında ihanet, şiddet ve dolandırıcılık gibi olumsuz temaların işlenerek izleyicilere etik olmayan ve gayri ahlâki davranışların normalleştirildiği bir dünya sunulduğu, reyting kaygısıyla aile kurumunun toplum içerisindeki saygınlığını zedeleyici içeriklere yer verilen mezkur yayının, Türk aile yapısına, toplumun manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırılık içerdiği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ocak 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 137.022.336,62 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 4.110.670,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.